halloween

episode 3

"böyle yavşak 'Hi' olur mu be, hayret bişi."

(Bir de telefonu açsam iyi olucak.)

Keci'nin mesajı episode 2

'Eeeeeee.... Şey - eve gitmiyorum da, servis bekliyorum - ...'

Okumaktan gözlerim bozuldu

Daha da bozuldu, doğrusu. Sosc ile civ'i aynı anda almak neymiş görüyoruz. Çin'le ilgili pek çok şey öğreniyoruz. Bugün midtermümüzü de olduk bi güzel. Ama bugün hava pek güzeldi. Nasıl diyorlar, kyou wa ii tenki deshita ne. Yani, bugün hava güzel dedim ki hanıma haydi kalk giyin de çıkalım biraz. Foto koyim bari bir de hadi sıkılmayın. Şöyle güzelinden olsun, pideli olsun.

Keci'nin mesajı

Beş kere dinlemiş ve sahneden düşmüş bulunuyorum:

'Sezgi Sezgiii, ama niye telefonunu açmıyosun. Bu saatte yoksa eve mi yürüyosun, napıyosun. Meraba. Ay İlke ben. Hadi görüşürüz.'

Özellikle 'Meraba' deyişi eşsiz. Duymadan anlayamazsınız.

Yuki desu.

Sabahın köründe tatbikat yaptılar Shoreland'da. 700 kişi çağmur yamur bekledik.

Anneme ve Çi'ye sorulursa yurtlarda normalmiş böyle manyak aktiviteler. Hatta alışıp hiç yataktan kalkmaya kasmayanlar varmış.
'I would rather burn to death than freeze to death.'

Atlatmak zor böyle bir şoku. Birsürü resim lazım.

Bir de flaş patlattım mı tam.

Şimdi kar yağdı dersem inanmicaksınız nasıl olsa. Buyrun kanıtı.

Sabah B-J'e gittim gayet güzel, kahvaltımı ediyorum. Bir kafamı çevirdim pencereye doğru, havada beyaz birşeyler uçuyo?!

Baris says (6:58 PM):
hehe evet
ama iste tamamen bunlara pabuc birakinca da olmuyo
kolay bi cikisi yok bu isin
Sez says (6:59 PM):
tabi canım bunlara pabuç demiyorum zaten
'pabuç bile denmez bunlara' gibi oldu
Baris says (6:59 PM):
haha
sandalet
bular
bunlar
Sez says (6:59 PM):
hehehehe
bundan sonra
Sez says (7:00 PM):
ne kadar çok gülersem o sayı çarpı 'he' koyucam
çok gülersem 'hehehehehehehehehehehehehehehehehehehehe' vesaire
az gülersem 'he'
Baris says (7:00 PM):
ne kadar muhendissin
Baris says (7:01 PM):
hatta hex7 koy bence mesela
hex13 'le hex14'u ayirdetmek zor olabilir yoksa
Sez says (7:01 PM):
hehehehehehehehehehehehehehehehehehehehex
Sez says (7:02 PM):
oldu mu
Baris says (7:02 PM):
hex20 olsu
oldu
evet, saydim
Sez says (7:02 PM):
hexhexhexhexhexhexhexhex
şimdi?
Baris says (7:02 PM):
olmadi, olayin mantigini kavriyamadin sen
hex12 diycen mesela
hexhex demiycen
Baris says (7:03 PM):
x = carpi
Sez says (7:03 PM):
hex12hex12hex12hex12
şimdi?
borat çekiyorum sana
Baris says (7:03 PM):
bana?
ha
Baris says (7:04 PM):
hehe
gercek salakligi ben yaptim anlamayarak
ve bana cd'ye borat cekiyosun zannederek
bu arada borat'in filmi geliyo galiba
Sez says (7:04 PM):
hex200
Baris says (7:04 PM):
ben kaciyorum
Sez says (7:04 PM):
cdye borat
Baris says (7:04 PM):
yoksa ikimiz de calisamiycaz
Sez says (7:05 PM):
dogru bır tesbit
Baris says (7:05 PM):
e bos yere biyoloji okumuyoruz
Sez says (7:05 PM):
he

Şikago

Odamdan manzaralar.

Odamdan güneşli manzaralar. Ufukta okul görünüyor.

Masam ve Kalanchoe'm.

B-J'in dining hall'unun tavanı. Sabahları orda kahvaltı ediyorum. 80s pop çalıyolar sabahın 9unda.

Yıldırımlı bir fırtınanın ardından kendini yerlere atmış bir ağaç. Kampüsün her köşesinde böyle görüntüler bizleri bekliyordu o gün.

Japonca blog'um vaaaaaaaar!

nihongosez.blogspot.com

Ananeciğim

Şikago'dayım. Shoreland'daki single'ımı elimle koymuş gibi buldum. Manzara göl değil ne yazık ki. Ve asansörün hışır ve harıldamaları önümüzdeki senenin soundtrack'i olucağa benziyo. Ama oda gayet büyük o açıdan mutluyum. Yarın eşya avına çıkıcam burda güzel eşyalar var ama bazıları olabildiğince dandik. Shoreland'da eşya kapılan bir kat olduğunu duydum bakalım nerdeymiş nasıl bir yermiş neler oluyormuş bu katta? Arkası bir dahaki blog kutucuğunda. Ayrıca resim de geliyor sakın ayrılmayın.

Mt. Tamalpais

Haftasonu geldi, Mike'ın doğaya çıkası, daha doğrusu buralardan kaçası geldi. Topladık çadırı çılpırı attık kendimizi dışarı. Bir de bakmışız San Fransisko'nun kuzeyindeki Mt. Tamalpais'deyiz. Hadi ordan Labor Day Weekend'de öyle 'biz geldik' deyip yer kapmak var mı? diye itiraz eden uyanık okurlarıma sesleniyorum: öhö. Kampa çılpır götürürken sorun olmamıştı efendim dikkat çekerim. Sonra? Mesela marşmelov çevirdik ateşte. Daha sansasyonel olarak 12 mil hiking yaptık. Ayaklarımızı dağ göllerine batırdık. Bunları atlamamak lazım.

shoreland'da (yurt) bir single'a girmişim. 9. kattan göle bakıcak diye umuyorum.
yeni bir hayat ya da bu hayata bir ara
bir ara hayat başlıyo benim için.
güzel olabilir

saçım uzar

kuru ten rengimin beyaz yansıması gölgemle karşı karşıya. fallen angel, ciddiliği, ağırlığı ve kuruluğu liseyi hatırlattı. beni. şimdi hiç de öyle değil melekler. siyah beyaz sararmış kanatlı mutluluğun gözyaşlarına hapis kaldığı. çirkin. gerçek değil, yanılmışım o zamanlar. artık biliyorum ki ellerimi ovuşturmam yeterli anlamam için.

Neler neler

simge'yle joe'nun doğumgünü barbeküsü yaklaşıyo. homemade chocolate birthday cake yapıcam. bir de polaroid fotoğraf makinesi alıcam. bizim bahçede horseshoe oyunu var. belki onu oynarız.

2 gündür tenis oynuyoruz. inanılmaz eğlenceli. hiçbişey bilmiyoruz.

bugün steve'in ve gülden'in doğumgünleri. happy birthday!

doğumgünleri

yarın ablamın doğumgünüüüüü! iyi ki doğdun canım ablam! umarım herşey istediğin gibi olur.

öbür gün steve'in yanılmıyosam. bir de gülden'in. pazar günü joe'nun. ya cumartesi ya da pazartesi günü john'un.

geçen sene bu aralar una'nın baby shower'ı olmuştu. hepberaber ray'in ailesinin evine gitmiştik. hepberaber dediğim ailenin bayan kısmı. jennie vardı, melanie vardı. melanie lorenzo için bebek converse'ler almıştı. lorenzo daha doğmamıştı tabi. geçen seneydi di mi? daha eskiymiş gibi geldi. sonra herkes bize gelmişti başka bi gün, san jose'de. joe ile john'un doğumgününü kutlamak için. ray'in joe'ya aldığı iki tane uzak doğu puzzle'ı gibi 3d birbirine geçirip bir şekilde oturtman gereken süper puzzle'lar herkeste obsesyon yaratmıştı. ilk john çözmüştü, mit mezunu oluyor kendisi.

driving permit'imi yenilettim. soyadım da değişicek yakında gibi bi his var. kıçımı kaldırıp da bi daha redwood city'ye gidersem artık. soyadım redwoodcity olsaydı. stay diye bir film, güzelmiş. 2005 yapımıymış. iyigeceler dicem artık.

stung

joe'yu arı soktu. ama çok acaip oldu. joe, ben, dinah (annesi) yürüyoduk. tam eve giricekken bir arılar üstümüze atladı ki sormayın. sanki eğitilmiş arıları saldılar üstümüze (?). dinah ile bana bişey olmadı, benim üzerime bile konmadılar (bildiğim kadarıyla!). joe'nunsa sol koluna konmuş, direk sokmuş, joe bunu atmaya çalışmış, gelmiş gene sokmuş (nası oluyosa). soğuk su, sabun, baking soda, soğuk kompres.

dinah ile takılıyoruz bugün. şimdi netruling'le uğraşıcam biraz.

günaydın

anne - *hapşu* ay hapşurdum çok pardon.. ay.. ıı.. yok, neydi?
sez - çok yaşa
anne - hah sen de gör

richmond gecesi kırmızı ayak ojesi

ilk cümlemi kaybettim. ayrıca özgür'ün blog'una koment atamıyorum. siz spy'sınız yazmış, aynen öyle oldu. platonik blogging.

istanbul'a gidince burda yaşasam der oldum. ama çok romantik tabi, 3 hafta dertsiz gezip tozmak. eminim orda yaşasam fikrim değişirdi. ama şimdiden özledim. herkesi de. hiç göremedim. herkes öyle güzel olmuş ki. öyle mutlu oldum ki! ilke için, anıl için, ezgi için, orçun için, ... onlar kendilerini benim gibi görseler benim gibi mutlu olsalar. babamla da çok güzeldi, herşey. mutlu olsun o da.

yanında olamadığım için üzüldüğüm. üzüldüklerim. parçalanabilmek ilk defa güzel olabilirdi.

duygulu yazıyorum tabi. belki daha hafif olabilirdi. çok sevince ya da anlayınca hafiflik demir atıyor. yine yüzüyor, ama bir zincirin ucunda. (nihal miyim ne?)

rafting yaptık saklıkent'te. tabi hiçbir riski olmayan, tek kişi binilen, suyun diz seviyesinde aheste aheste aktığı türden. ama manzaralar ve yeni birşey yapma hissi süper. bir de 4 metreden denize atladık, tekneden. o kendini bıraktığın an kadar güzel birşey yok dünyada. korkup da bıraktığın. çok analojik bir durum üstelik. mantıksız korkuları yenmek için ilham alınabilir pekala.

linkler

aydınlıkla karanlığın sınırı bulutlar gelecekle geçmişin sınırı uçak. türkiyeyi anlatıcam jetlag geçince. bu arada, okuyan varmış yazdıklarımı. hatta çoğullarmış. link isteyenler de oldu, buyrun:

¨ NetRuling → Joe'nun temellerini 1 günde atmış olduğu baya tutan site

¨ 10 Startups, Inc. → Her 10 startup'tan 9'unun başarısız olduğu varsayılarak bir şaka olarak başlamış, sonunda bir danışmanlık takımına dönüşmemize yol açabilecek olan yeni konseptimiz

¨ Introducit → 1 senedir üstünde uğraştığımız ilk gözağrımız

¨ NetRuling Dispute #113 → Annemle NetRuling'e eklediğimiz 'dispute'

¨ Money Disposal Service → Adı üstünde, parasından kurtulmak isteyenler için yaratmış olduğumuz bir servis

*şimdilik bu kadar*

Eski anıların sandık kokusunu anın sonsuzluğuna yapıştırmaya çalışıyorum. Bir gün gelip şu anın parlaklığı sararınca hangi kokuyu süzüp bırakacak hafızam? O kokuyu duyabilseydim sanki şimdiki anı daha iyi benimseyebilirdim.

çok tatlı yer oldum. en son şu black bottom cupcake'lerden yaptım. of çok güzeller. deli miyim ne. fotoğraf makinem olsa da tozşeker'in resmini çekip koysam buraya. kedi oluyor kendisi. aslında gibli mi ne adı. ben hep unutuyorum tozşeker diyorum. şimdi i love lucy izlicez. onun resmini koyim bari.

kaşarlı tost yaptıııım! hem de tost makinesiz. kaşar değil provolone ama yine de süper. bu kadar basit ve mükemmel birşeyi neden daha çok yapmıyorum gibi derin sorgulamalara sebep oldu bu serüven.

dormlar hakkımdaki fikrimi değiştirdim bile. furnished studio bakıcam.

haberler/hava durumu:

artık resmi olarak menlo park'ta yaşıyoruz. 16 martta giricez eve. yoda şişko oldu. ben okula geri dönme formaliteleriyle uğraşıyorum. dormlarda kalıcam gibi geldi. max palevsky fena olmaz. kendi mutfak ve banyom olmicak ama napalım değer. sitemiz nerdeyse kar yapmaya başladı. böyle devam ederse 'housewarming' barbeküsünün yanında 'profitability' partisi vericez. çok korporealiz.

iki gündür yağmurlu. mt tamalpais'ta hiking yaptık. bi hafta önceye kadar hawaiideydik. atılan hava seviyelerinde yükseliş görüldü.

güzel günler.

Yilbasi Resimleri